Kiril Alfabesi
Kiril alfabesi, özellikle Sovyetler Birliği (SSCB) döneminde yaşayan Türk toplulukları tarafından 1937'den sonra yaygın olarak kullanılmaya başlandı. SSCB'nin dağılmasıyla (1991) birçok Türk topluluğu alfabelerini değiştirmeye başladı ve günümüzde Latin alfabesine geçiş eğilimi görülüyor.
Stalin döneminde, her Türk topluluğu için ayrı bir Kiril alfabesi versiyonu oluşturuldu. Bu strateji, Türk toplulukları arasındaki iletişimi zorlaştırmak ve ortak bir yazı dili oluşmasını engellemek amacı taşıyordu. İlginç şekilde, Ermeniler ve Gürcüler gibi diğer halkların kendi alfabelerini kullanmalarına izin verildi.
Kiril alfabesini kullanan ilk Türk dili Çuvaşça'dır. Sonrasında sırasıyla Karaçay-Balkarca (1936), Tatarca (1939), Kırım Tatarcası, Nogayca, Kumukça (1938), Azerice, Hakasça (1939), Tuvaca (1943), Özbekçe, Türkmence, Kırgızca, Başkurtça, Kazakça, Karakalpakça (1940), Yeni Uygurca (1947) ve Gagauzca (1957) Latin alfabesinden Kiril alfabesine geçmiştir.
Düşündürücü not: Farklı Türk toplulukları için farklı Kiril alfabelerinin oluşturulması, aynı dil ailesinden gelen halkların birbirlerini anlamasını zorlaştırmıştır. Bu durum, dilin politik amaçlarla nasıl kullanılabileceğinin çarpıcı bir örneğidir.