1960 Sonrası Türk Hikâyesi: Büyük Değişimin Başlangıcı
1960 sonrası Türk hikâyesi tam anlamıyla bağımsız bir sanat türü olarak şekillenmeye başladı. Artık hikâye sadece roman yazmanın pratiği değil, kendi başına güçlü bir anlatım aracıydı.
Bu dönemde yazarlar toplumun farklı kesimlerinden kahramanlar yaratmaya başladı. Gecekondu mahallelerindeki insanlar, küçük memurlar, işçiler ve hatta Almanya'ya çalışmaya giden "gurbetçiler" hikâyelerin merkezine yerleşti. Kadın sorunları da ilk kez bu kadar ciddi şekilde ele alınmaya başlandı.
Varoluşçuluk akımı özellikle Demir Özlü, Oğuz Atay ve Ferit Edgü'nün hikâyelerinde kendini gösterdi. Bu yazarlar bireyin iç dünyasını, bunalımlarını ve modern yaşamın getirdiği yabancılaşmayı işledi.
1970'lerden itibaren postmodern hikâye anlayışı ortaya çıktı. Murathan Mungan, Latife Tekin ve İhsan Oktay Anar gibi isimler hikâyede yepyeni deneyimlere imza attı.
Not: Bu dönemde yazarlar ideolojik duruşlarına göre farklı üsluplar geliştirdi: toplumcu-gerçekçi, dinî-millî, varoluşçu veya postmodern yaklaşımlar.
1980 Sonrası Değişim
1980'li yılların siyasi olayları hikâyeciliği derinden etkiledi. Artık yazarlar ortak bir sanat anlayışından ziyade bireysel yaklaşımları benimsemeye başladı. Toplumsal konular yerini daha çok kişisel, iç dünyaya yönelik anlatımlara bıraktı.