1960 Sonrası Hikayenin Genel Özellikleri
1960'tan sonra hikaye türü gerçekten patladı sayılır! Yazar sayısı arttı, konular çeşitlendi ve teknik açıdan da ciddi ilerlemeler kaydedildi. Artık sadece dışarıdan anlattıkları olaylarla yetinmeyen yazarlar, karakterlerin iç dünyasına odaklanmaya başladı.
İç monolog ve bilinç akışı teknikleri bu dönemde popüler hale geldi. Yazarlar kahramanların kafasındaki karmaşayı, düşüncelerinin akışını okuyucuya aktarmaya odaklandı. Bu, hikayeleri çok daha derinlikli ve psikolojik hale getirdi.
Toplumsal gerçekçilik de bu dönemde güçlendi. Köyden kente göç, işsizlik, Almanya'ya giden işçilerin yaşadığı zorluklar ve kadın sorunları hikaye konuları arasına girdi. Varoluşçuluk akımının etkisiyle yazarlar, insanın varoluşsal sorunlarını da işlemeye başladı.
Unutma! Bu dönemin hikaye kahramanları toplumun her kesiminden seçildi - köylüden işçiye, kadından çocuğa kadar.
Öne Çıkan Yazarlar ve Eserleri
Mustafa Kutlu "Ortadaki Adam", "Gönül İş", "Yoksulluk İçimde" gibi eserleriyle tanınır. "Mavi Kuş" adlı uzun hikayesi de önemli eserlerinden biri.
Nezihe Meriç modernist anlayışla kadın ve çocuk sorunlarını işledi. "Bozbulanık", "Topal Koşma" ve "Menekşeli Bilinç" en bilinen hikayeleri arasında.
Haldun Taner "Yaşasın Demokrasi" ve "Şişhane'de Yağmur Yağıyordu" eserleriyle dikkat çekti. Rasim Özdenören din ve milli duyarlılık temalarını "Hastalar ve Işıklar", "Kuyu" gibi eserlerinde işledi.