Hikâye ve Türleri
Hikâye, destan ve masaldan sonra ortaya çıkmış edebi bir türdür. Dünya edebiyatında ilk hikâye örneği 14. yüzyılda Boccacio tarafından yazılan "Decameron"dur (İtalyanca "10 gün" anlamına gelir). Türk edebiyatında ise destandan hikâyeye geçişin ilk örnekleri Dede Korkut Hikâyeleri'dir.
Türk edebiyatında Batılı anlamda ilk hikâye, Ahmet Mithat Efendi'nin "Letaif-i Rivayat" adlı eseridir. Samipaşazade Sezai'nin "Küçük Şeyler"i de önemli bir ilk örnek sayılır. Ömer Seyfettin, Sait Faik Abasıyanık, Refik Halit Karay, Orhan Kemal, Sabahattin Ali ve Memduh Şevket Esendal Türk edebiyatının önemli hikâye yazarlarıdır.
Hikâyeler iki ana türe ayrılır: Olay hikâyesi ve durum hikâyesi. Olay hikâyesi, adından da anlaşılacağı gibi bir olay etrafında gelişir. Bu hikâyelerde merak unsuru ön plandadır. Fransız yazar Maupassant'ın öncülüğünü yaptığı bu türde, önce olay sunulur, sonra düğüm oluşturulur ve sonuçta çözüm sunulur. Ömer Seyfettin, Reşat Nuri Güntekin, Sabahattin Ali ve Orhan Kemal bu türün önemli temsilcileridir.
Biliyor muydun? Hikâyeciliği bir meslek olarak benimseyip bu alanda uzmanlaşan ilk Türk yazarı Ömer Seyfettin'dir. Onun öyküleri hâlâ okul müfredatlarında yer alır.
Durum hikâyesi ise olay anlatımına dayanmayan, kişilerin veya hayatın bir kesitinin betimlendiği hikâyelerdir. Rus yazar Anton Çehov'un öncülük ettiği bu türde merak duygusu geri planda kalır. Sait Faik Abasıyanık, Memduh Şevket Esendal ve Tarık Buğra bu türün Türk edebiyatındaki önemli temsilcileridir.