Toplumcu Gerçekçi ve Bireyi Merkeze Alan Hikâyeler
Cumhuriyet'in ilk yıllarında önce hikâye türünde ortaya çıkan toplumcu gerçekçi anlayış, daha sonra roman ve şiire de yansımıştır. Bu anlayıştaki yazarlar "sanat toplum içindir" düşüncesini benimsemiş, eserlerinde topluma faydalı olmayı amaçlamışlardır. Bu yüzden yazılarında geçim sıkıntısı, köylü ve işçi sorunları, doğu-batı kültür çatışması gibi gerçekçi toplumsal olayları işlemişlerdir.
Sabahattin Ali, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Fakir Baykurt, Aziz Nesin, Adalet Ağaoğlu, Kemal Tahir, Yusuf Atılgan ve Haldun Taner bu akımın önemli temsilcileridir. Bu yazarlar eserlerinde sosyal adaletsizlikleri ve sınıf çatışmalarını gerçekçi bir dille anlatmışlardır.
Bireyin iç dünyasını esas alan yazarlar ise toplumsal olaylardan yola çıkarak kişilerin psikolojisini yansıtmaya çalışmışlardır. Bu hikâyelerde bireyin topluma yabancılaşması teması sıklıkla işlenmiştir. Yazarlar merak unsurunu ikinci plana atıp, iç çatışmaları gerçekçi tasvirlerle anlatmışlardır.
Bu anlayışta durum hikâyeciliği ön plandadır ve psikoloji biliminden yararlanılmıştır. Ahmet Hamdi Tanpınar, Semiha Ayverdi, Mustafa Kutlu ve Abdülhak Şinasi Hisar bu akımın önemli temsilcileridir.
Önemli Not: Toplumcu gerçekçi yazarlarla, bireyi merkeze alan yazarlar arasındaki temel fark, toplumsal sorunlara bakış açılarıdır. Birinciler çözüm odaklı ve kolektif hareket ederken, ikinciler bireyin iç dünyasındaki yansımaları incelemişlerdir.