Atatürkçülük ve Çağdaşlaşan Türkiye
Atatürkçülük, Türk insanının ihtiyaçlarından doğan, tam bağımsızlığı ve milli egemenliği benimseyen, akılcı ve bilimsel bir düşünce sistemidir. Temelleri Atatürk tarafından atılan bu sistem, devlet yönetiminden ekonomiye kadar birçok alanda gerçekçi ilkeler içerir.
Atatürk ilkeleri birbirleriyle uyumlu, evrensel değerler taşıyan ve taklitçi olmayan bir yapıdadır. Bu ilkeler:
Cumhuriyetçilik: Egemenliğin millete ait olduğu yönetim biçimidir. Türk halkına devlet yönetimine eşit katılma ve kanun önünde eşitlik kazandırmıştır. TBMM'nin açılması, Cumhuriyet'in ilanı ve kadınlara seçme-seçilme hakkı verilmesi bu ilkenin uygulamalarıdır.
Milliyetçilik: Irkçılığı reddeder ve milli birlik-beraberliği temel alır. İstiklal Marşı'nın kabulü, Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu'nun kurulması bu ilkeye örnektir.
Bilgi: Atatürk'ün "Dil, din, mezhep farkı gözetmeksizin kendini Türk hisseden herkes Türk'tür" sözü, onun kapsayıcı milliyetçilik anlayışını gösterir.
Halkçılık: Toplumda hiçbir kişi ya da gruba ayrıcalık tanımadan eşitlik sağlayan ilkedir. Aşar vergisinin kaldırılması, Soyadı Kanunu ve unvanların kaldırılması bu ilke doğrultusunda yapılan inkılaplardır.
Devletçilik: Özel teşebbüsün yapamadığı işleri devletin üstlenmesidir. Beş yıllık kalkınma planları, devlet bankalarının kurulması ve KİT'lerin oluşturulması bu ilkenin uygulamalarıdır.
Laiklik: Devlet düzeninin dine değil, akıl ve bilime dayandırılmasıdır. Halifeliğin kaldırılması, Tevhidi Tedrisat Kanunu ve Medeni Kanun'un kabulü bu ilke doğrultusunda yapılmıştır.
İnkılapçılık: Çağın gerisinde kalmış kurumların yerine yenilerinin konulmasıdır. Atatürk ilkelerinin tamamını bünyesinde toplar.
Milli güç unsurları (askeri, ekonomik, siyasi ve sosyokültürel güç) Türk devletinin temelini oluşturur. Güçlü bir devlet olabilmek için bu unsurların tümünün geliştirilmesi gerekir.