Osmanlı'nın Akdeniz Politikaları
Girit'in fethi Osmanlı için stratejik bir başarıydı. 1645'te Sultan İbrahim döneminde başlayan kuşatma, IV. Mehmet döneminde Köprülü Fazıl Ahmet Paşa'nın Kandiye Kalesi'ni almasıyla 1669'da tamamlanmıştır. Tam 24 yıl süren bu kuşatma, Osmanlı askeri gücünün zayıflamaya başladığının önemli bir göstergesidir.
Girit'in 1669'da alınmasından sonra adanın kaderi şöyle şekillenmiştir: 1897'de İstanbul Antlaşması, 1908'de Yunanistan tarafından ilhak, 1913'te Londra Barış Konferansı'nda Osmanlı'nın Girit'in Yunanistan'a geçmesini kabul etmesi ve nihayet 1913 Atina Antlaşması ile kesin olarak elden çıkması.
Osmanlı-Malta ilişkileri Akdeniz'de önemli bir boyuttu. Malta, Akdeniz ortasında Doğu-Batı yönlü geçiş noktası ve özel limanlara sahip stratejik bir adadır. 1522'de Kanuni döneminde Rodos Adası alındıktan sonra Rodos'taki Saint Jean Şövalyeleri Malta'ya kaçmış, Malta kuşatılmış ancak alınamamıştır. 17. yüzyılda Malta, deniz güçlerinin yanında yer almış ve II. Viyana kuşatması sonrası Kutsal İttifak'ta da bulunmuştur.
Osmanlı-Rus ilişkilerinde önemli bir dönüm noktası, Rusya'nın Don Kazaklarına saldırması üzerine IV. Mehmet döneminde Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın düzenlediği sefer ve 1678'de Çehrin Kalesi'nin alınmasıdır.
Not: Osmanlı'nın deniz politikasında Girit'in fethi, çok uzun sürmesine rağmen önemli bir başarıydı. Ancak bu başarı, Osmanlı donanmasının giderek zayıfladığı bir dönemin başlangıcı olmuştur.