SİMYADAN KİMYAYA
İnsanlar yüzyıllar boyunca değersiz metalleri altına çevirme ve ölümsüzlük iksirini bulma hayali ile simya adı verilen çalışmalar yaptılar. Simyacılar süzme, damıtma ve kristallendirme gibi teknikler kullansalar da bu çalışmalar bilim sayılmaz çünkü teorik temellere dayanmıyor ve sistematik bir bilgi birikimi içermiyordu.
Modern kimya bilimi, 18. yüzyılın sonlarına doğru deneylerin sistematik yapılmaya başlanması ve nicel ilişkilerin kurulmasıyla ortaya çıktı. Bu gelişimde Mezopotamya, Çin, Hint, Mısır, Yunan, Orta Asya ve İslam uygarlıklarının önemli katkıları oldu.
💡 Bilimsel merakın simyadan kimyaya geçişi, basit deneme-yanılma yöntemlerinden sistematik deneylere geçişi gösterir. Bu da bilimsel yöntemin gücünü kanıtlar!
Kimya Bilimine Katkı Sağlayan Bazı Düşünür ve Bilim İnsanları
Empedokles toprak, ateş, su ve havayı dört temel element olarak tanımlarken, Democritus maddelerin bölünemeyen atomlardan oluştuğunu savundu. Aristo ise elementleri sıcaklık, soğukluk, ıslaklık ve kuruluk özelliklerine göre sınıflandırdı.
İslam dünyasında Cabir bin Hayyan günümüzde kullanılan bazı deney araç gereçlerini geliştirdi ve tuz ruhu, kezzap gibi asitleri elde etti. Ebu Bekir er-Razi ise formik asit, gliserin gibi kimyasalları ve laboratuvar malzemelerini geliştirdi.
Batı dünyasında Robert Boyle elementi "kendinden daha basit maddelere ayrışmayan saf madde" olarak tanımladı ve gazlardaki basınç-hacim ilişkisini inceledi. Antoine Lavoisier ise teraziyi kullanarak kütle korunumu kanununu öne sürdü ve oksijenin yanma olayındaki rolünü keşfederek modern kimya döneminin başlamasını sağladı.