Atatürkçülük ve Çağdaşlaşan Türkiye
Atatürkçülük, temelleri Atatürk tarafından atılan, devlet hayatına, fikir hayatına ve ekonomik hayata ilişkin gerçekçi düşünce ve ilkelerdir. Bu düşünce sistemi, Türk insanının ihtiyaçlarından doğmuş, tam bağımsızlığı ve milli egemenliği hedeflemiştir.
Atatürkçü düşünce sisteminin oluşmasında Fransız İhtilali, Osmanlı Devleti'nin Avrupa'nın gerisinde kalması ve Avrupalı devletlerin Osmanlı'yı bölme çabaları etkili olmuştur. Ayrıca Jean-Jacques Rousseau, Voltaire, Montesquieu gibi Batılı düşünürler ile Namık Kemal, Ziya Gökalp, Tevfik Fikret ve Mehmet Emin Yurdakul gibi Türk aydınları Atatürk'ü etkilemiştir.
İyi Düşünelim: Atatürkçülük, geçmişten kopma değil, çağa ayak uydurma ve çağdaşlaşma hareketidir. Kaynağını Türk kültüründen alır ve evrenseldir.
Cumhuriyetçilik ilkesi, egemenliğin millete ait olduğu yönetim biçimini savunur. Bu ilkeyle Türk halkına kanun önünde eşitlik, düşünce özgürlüğü ve devlet yönetimine eşit katılım hakkı sağlanmıştır. TBMM'nin açılması, Cumhuriyet'in ilanı, kadınlara seçme-seçilme hakkının verilmesi bu ilke doğrultusunda yapılan inkılaplardır.
Milliyetçilik ilkesi, ortak dil, kültür ve tarih bilinci olan ve gelecekte bir arada yaşama inancındaki toplumu ifade eder. Atatürk milliyetçiliği ırkçılığı reddeder ve kendini Türk hisseden herkesi Türk olarak kabul eder. İstiklal Marşı, TBMM'nin açılması, Türk Tarih ve Dil Kurumlarının kurulması bu ilke doğrultusunda yapılan çalışmalardır.
Halkçılık ilkesi, toplumda sınıf ve zümre ayrımını reddeder, herkesin kanun önünde eşit olduğunu ve devlet imkânlarından eşit yararlanması gerektiğini savunur. "Devlet, millet içindir" anlayışı bu ilkenin temelidir. Soyadı Kanunu, unvan ve lakapların kaldırılması, Medeni Kanun bu ilke doğrultusunda yapılmıştır.
Devletçilik ilkesi, özel sektörün gerçekleştiremediği ekonomik faaliyetlerin devlet tarafından yapılmasını savunur. Kalkınma planları, devlet bankalarının kurulması ve KİT'lerin kurulması bu ilkeyi yansıtır.
Laiklik ilkesi, devlet düzeninin ve hukuk kurallarının dine değil, akla ve bilime dayandırılmasıdır. Din sömürüsünü ve mezhep kavgalarını önlemeyi amaçlar. Halifeliğin kaldırılması, Tevhidi Tedrisat Kanunu, Medeni Kanun'un kabulü bu ilkenin uygulamalarıdır.
İnkılapçılık ilkesi, çağın gerisinde kalmış kurumların yerine yenilerinin getirilmesini savunur. Değişim ve gelişime açık olmayı gerektirir. Yapılan tüm inkılaplar bu ilke doğrultusunda gerçekleştirilmiştir.
Bu ilkelerle şekillenen Milli Güç unsurları (Askerî Güç, Ekonomik Güç, Siyasi Güç, Sosyokültürel Güç) Türkiye'nin tam bağımsız ve çağdaş bir devlet olmasını sağlamıştır.